İşte Terör örgütünün yeni adı

İşte Terör örgütünün yeni adı

İşte Terör örgütünün yeni adı

Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar “IŞİD sonrası  yeni PKK’nın yeni adı ‘IŞİT’, yani ‘Irak-Şam-İran-Türkiye Terör  Örgütü’dür” dedi. 

Ağar, Yeni PKK IŞİT’in daha büyük ve daha farklı  misyon üstlenmeye hazırlandığını söyledi.

Güvenlik uzmanı ve MHP Ankara Milletvekili adayı Abdullah Ağar, IŞİD  sonrası PKK’nın yeni adının ‘IŞİT’, yani “Irak-Şam-İran-Türkiye Terör  Örgütü” olduğunu belirterek, “Artık bölgenin yeni IŞİT’i, yani yeni PKK  çok daha büyük bir etki ve farklı misyonlar üstlenmek üzere hazırlanıyor  ve sağı solu yokluyor” dedi.

Olası Kandil harekatı ve Menbiç’teki son  durum hakkında değerlendirmelerde bulunan Abdullah Ağar, “TSK’nın 12 km  genişlikli, 20-25 km derinlikli’ Kuzey Irak’a girmesi, Hakurk  bölgesindeki bilinen terörist varlığının üçte ikisini imha etmesi,  Kandil’den önceki son direnç noktası sayılan Hakurk’taki kritik arazi  arızalarını ele geçirmesiyle Kandil olası bir harekât alanına dönüştü”  dedi.
 
“SIZMALARA KARŞI SET OLUŞTURULDU”

TSK’nın sessiz sedasız yürüttüğü Kuzey Irak operasyonuyla PKK’nın bu  bölgeden Türkiye’ye sızarak Afrin’in intikamını alacağına dair ürettiği  propagandayı koca bir hüsrana dönüştürdüğünü belirten Abdullah Ağar,  yaklaşık 250 kilometrelik ciddi bir alanın temizlenerek buradan  Türkiye’ye sızmalara karşı çok önemli bir set oluşturduğunu söyledi. 
 
“PKK’NIN ADI DEĞİŞTİ”

PKK’nın bundan sonraki süreçlerde sadece şu an etki ürettiği alanlarda  değil çok daha farklı bölgelerde de etki üretebileceğine değinen  Abdullah Ağar, “Hatta artık cümleyi şu şekilde kurmamız, ‘sözde’ seküler  gen yüklenen ve Arap hamisi rolüyle ayrılıkçı kurnaz ihtirasları  gizlenen ve pekiştirilen etno-etnik ayrılıkçı radikal terör örgütü  PKK’yı bundan sonra bölgenin ‘yeni IŞİT’i olarak tanımlamak gerekecek.  Yani IŞİD’ten bir tek harf farklıyla ortaya çıkan bu yeni kısaltma;  Irak-Şam-İran-Türkiye Terör Örgütü tanımlamasının baş harflerinden  oluşuyor ve açıkçası ‘cuk’ oturuyor” ifadesini kullandı.

“PKK LEHİNE SÜREÇ ENGELLENMEZ İSE…”

“Artık bölgenin yeni IŞİT’i, yani yeni PKK çok daha büyük bir etki ve  farklı misyonlar üstlenmek üzere hazırlanıyor ve sağı solu yokluyor”  diyen Ağar “Bu misyonun nihai hedefinde ise bilindiği üzere  Irak-Suriye-İran ve Türkiye’yi parçalanması var. İş böyle giderse  Irak’ın kuzeyindeki oluşumlar başta pek çok Kürt yapı da yok olmak,  avucunu yalamak ya da PKK’ya biat etmek zorunda kalacak. PKK lehine  gelişen bu süreç, engellenmediği ya da engellenemediği takdirde nihai ve  kabul edilebilir bir gerçeğe dönüşecek” dedi. İşte Abdullah Ağar’ın  muhtemel Kandil operasyonu ve bölgedeki dengelerle ilgili açıklamasından  satır başları…

“PKK YILANI GÜN BE GÜN EJDERHAYA DÖNÜŞTÜKÇE”

Bu sürecin PKK lehine sonuçlanması için terör örgütünün korunup  kollanması kadar, onu yok etme kabiliyeti olanların da uyutulup  oyalanması büyük önem taşıyor. Bu şartlarda artık geç kalınmış bir yer  ve zamanın yıkıcı birer düşmana dönüşmesi söz konusu. Sorum şudur;  ülkelerini parçalamak üzere dizayn edilmiş PKK yılanı gün be gün bir  ejderhaya dönüştükçe ‘başta Türkiye olmak üzere’ bölge ülkeleri ne  yapacaklar?

“KANDİL HAREKATI GİR ÇIKTAN İBARET OLMAMALI”

Bu temel risk fotoğrafında Hakurk’la gelişen olası Kandil harekâtı  yapıldığı takdirde gir-çıktan ibaret olmaması ya da sadece propagandaya  hizmet etmemesi gerekiyor. Şu bir gerçek; Türkiye aradığı ve imha etmeye  kararlı olduğu terörist popülasyonunu Kandil’de bulamayacağını biliyor.  Ama orada Türkiye için göz ardı edilemeyecek bir başka hedef var. O  hedef karasal alandır. Ve Irak’ın meşru bir gücüne devredilinceye kadar  kalınacak bu karasal alan, PKK’nın Irak sınır hattında  etkisizleştirilmesi adına büyük değere sahiptir. Ama doğal olarak bu  denli kapsamlı bir harekât; yığınağın bağlandığı, gücün, enerjinin,  zamanın ve moralin harcandığı, girdi mi çıkmanın zorlaştığı riskleri de  beraberinde getirir.

Öte yanıyla oyalanmayla, pohpohlanmayla, göz boyamayla, uyutulma ve  kandırılmayla örtüşen bir aldanma alan özelliği de vardır. Burada lütfen  Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki dağlık alanda PKK ile yaptığı  mücadelede karşılaştığı baskı ile Suriye’nin kuzeyindeki PKK ile yaptığı  mücadelede karşı karşıya kaldığı baskıyı karşılaştırınız. Açıkçası  Fırat’ın doğusu, Sincar ve Irak’taki tartışmalı bölgeler gözler  önündeyken, Kandil’de it kovalamak çok harcıalem olmaz mı?
 
KANDİL-SURİYE VE SİNCAR’DA AYNI ANDA OPERASYON OLUR MU?

Sonuçta Suriye’de ortaya çıkan tehdidin yakınlığı ve yakıcılığı, imha  edilmesi gereken virüsün asıl buraya yuvalandığını ortaya koyuyor. Bu  noktada Türkiye’nin jeopolitik gücüne dair yıldırıcılığı ile  konjonktürel riskler çarpışırken, yığınak, kuvvet çarpanları ve kuvvet  bileşenlerine dair ince hesaplar eş zamanlı harekat fikrinin önemini,  değerini ve anlamını ortaya koyuyor

Türkiye Kandil ve Suriye’de, hatta  Sincar’da eş zamanlı bir harekât icra eder mi? Ya da buna gücü yeter mi?  Neden olmasın? Darbe girişimi sonrası en zor zamanında Güneydoğu’da ve  Fırat Kalkanı’nda eş zamanlı iki çok zor ve çok riskli harekatın altına  imza atan Türkiye, bundan sonra ulusal güvenliği adına her şeyi  yapabilecek bir potansiyeli ve kararlılığı içinde barındırıyor.  Türkiye’nin içinde kabaran bu kararlılık küresel ölçekte bir  caydırıcılığa ve sahadaki piyonlar üzerinde bir yıldırıcılığa denk  geliyor. Zaten oyun da burada başlıyor. Ya onurlu bir iş birliği yada  onurlu bir işbirliği maskesi altında aldatılma ve oyalanma

KANDİL ÇEVRESİNDEKİ 600 KÖY NE OLACAK?

Olası harekatın arzu edilen amaca ulaşması adına TSK’nın Kandil ve  Kandil etrafında PKK etkisi altındaki 600 civarındaki köy ve coğrafi  alanın, Irak’ın meşru güçlerine devrine kadar süren bir kalıcılık  üretmesi gerekecek. Bu noktada Irak’ta kurulacak merkezi hükümetin  kimyası ve karakteri, seçimden birinci sırada çıkan Muktada es Sadr  başta Irak’ın üniter yapısından yana tavır koyan liderlerle ilişkiler,  Sünni Arapların kurulacak hükümete dahil edilmesi, Irak’ın kuzeyindeki  Kürt siyasi oluşumların tavırları ve üzerlerindeki Türkiye etkisi, Irak  Türkmenlerin haklarının korunması-bütünlükleri ve aralarındaki mezhep  ihtilafının etkisizleştirilmesi ve Irak’ta ortaya çıkacak Türkmen etkisi  büyük önem taşıyor.

“IRAK MERKEZİ HÜKÜMETİ PKK İLE ORTAK OPERASYON YAPIYOR”

Türkiye’nin yakın geçmişte Habur’da yapılan tatbikatlarla kendini  gösteren Irak merkezi hükümetiyle geliştirmeye başladığı ortak güvenlik  ve terörle mücadele konsepti de artık çok değerli. Zira, Irak merkezi  hükümeti indinde PKK’yı meşrulaştırmak ve Irak’ı PKK’yla iş birliğine  sürüklenmek adına sayısız manipülasyon gelişmiş durumda. Örneğin  şimdilerde ‘DEAŞ’ı gerekçe göstererek Irak-Suriye sınırında Irak ordusu  PKK ile ortak operasyona sokuluyor. PKK, Fırat’ın doğusundaki alanda  karasal hakimiyeti olan meşru bir güce dönüştürülmeye çalışılırken,  üretilen ‘sözde’ iş birlikleri ile bu meşruiyet derinleştirilmeye, bir  genel kabule, Türkiye’nin ağzına çalınan bir parmak bal ile de olası  çözüm-kabul ya da oldu-bitti’lerin devreye sokulabileceği  ıskalanmamalıdır.

“MENBİÇ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”

Belki de sırf bu yüzden Menbiç hayati değer taşıyor. Menbiç’te yenilecek  bir gol, Fırat’ın doğusunda PKK’nın kalıcılığına ve dayatılan bir yeni  çözüm sürecine dair kaçınılmaz bir son üretir ki, bu da nihai tahlilde  sadece Suriye’yi değil Türkiye’yi de parçalamaya dair büyük bir risk  üretir. Bir diğer tarafıyla Suriye’nin kuzeyinde ‘sözde’ PKK tasfiyesi  adı altında İran PKK’sına ait operasyonları da iyi okumak gerek. Burada  küresellere ayak bağı PKK’lılar ayıklanıyor, Türkiye’ye değil. Bir de  ittir ittir, nereye kadar? İşte Kandil varoşlarında bir kısmı yine  karşımızdalar. Mesele artık PKK’nın Menbiç’ten Haseke’ye, Ayn el Arap’a  ya da Irak’a ittirilmesi, sadece İran ayağının değil bütün etki-ideoloji  ve kadroları ile etkisizleştirilmesi, PKK’nın etki altına aldığı Suriye  ve Irak’taki katmanların PKK’dan kurtarılması meselesidir.

“ABD İÇİN PKK FIRSAT BU FIRSATTIR”

PKK’ya gerekçe üreten IŞİD artık çöle gömülmüşken, PKK gibi bir terör  örgütüyle iş tutmak zorunda kalan müttefikimiz ABD için fırsat bu  fırsattır” diyen Ağar, “Masal gibi bir cümle değil mi? Irak ve  Suriye’deki Kürtler PKK’nın içinde eriyip gitmek, Irak, İran, Suriye ve  Türkiye bölünmek istemiyorlarsa PKK ve PKK türevleri başta bütün  yıkıcı-bölücü-ayrılıkçı- tefkirci hareketlerle (yasa dışı silahlı sol  ile dini ve dindarı istismar eden yapılarla) ve mezhep fitnesiyle  mücadele etmek zorundadırlar. Bunun en önemli bir diğer boyutu da  yıkıcı-bölücü-ayrılıkçı-tekfirci ve Ilımcı İslamcı terörün siyasi  türevleriyle mücadele etmektir.

“SURİYE DE BÖYLE TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ”

Yıkıcı-bölücü-ayrılıkçı-tekfirci ve Ilımlı İslamcı terörün, onların  siyasi uzantılarının ve bütün bu oluşumları kullanan küresellerin en  büyük kozu Türkiye’deki bazı siyasi oluşumların ‘siyasi ihtirasları ve  angajmanları nedeniyle’ yıkıcı-bölücü unsurların siyasi uzantılarıyla  yapacakları olası iş birlikleridir. Irak ve Suriye böyle tuzağa  düşürülmüş, Irak ve Suriye bu şekilde parçalanmaya kalkınmıştır. İç  savaşlar ve akan kan bütün bunların cabasıdır. Bu seçim güncesinde  ümidim, bu söylediklerimin anlaşılmasıdır.”

mynet

ANDROİD UYGULAMAMIZI İNDİR TÜM PERSONEL MEMUR KPSS İLANLARI CEBİNE GELSİN HİÇBİR İLANI KAÇIRMA TIKLA

KPSS VE PERSONEL-İŞÇİ- MEMUR ALIMLARINI KAÇIRMAMAK İÇİN RESMİ FACEBOOK SAYFAMIZA TIKLA BEĞEN

FACEBOOK MEMUR PERSONEL ALIMLARI GRUBUNA ÜYE OLMAK İÇİN TIKLA

2018 KPSS GELİŞMELERİ PERSONEL ALIMLARI TWİTTERDE TIKLA TAKİP ET

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.