İletişim yönü güçlü olan sayın AVCI'ya herkes büyük bir görev yükledi adeta. Ömer Dinçer'in kırdığı kalpleri onarması, kaybettiği güveni tesis etmesi, tabiri caizse gösterdiği sopayı güle çevirmesi bekleniyordu.

İlk demeçlerinde ve ifadelerinde de sayın bakan her kesime bu yönde izlenimler verdi.

Ancak gelinen noktada eğitimle uzaktan yakından ilgili herkes artık güler yüz değil icraat görmek istiyorlar. Sayın Avcı'nın ise icraat olarak ortaya koyabildiği henüz hiçbirşey bulunmamaktadır.

Katıldığı televizyon programlarında, verdiği röportajlarda, konuşmaları esnasında bulunduğu kürsüde iyi niyeti ile ilgili akıllarda hiçbir şüphe bulundurmadığını belli eden Avcı, eğitim terminolojisine ise maalesef henüz tam anlamıyla hakim olamadığını gösteriyor.

Bu durum ise kendisinde büyük umutlar besleyen başta sendikalar olmak üzere tüm kesimleri tedirgin etmeye başladı.

Dinçer ve ekibi göreve gelir gelmez ilk 1-2 ay adeta öğrenci gibi ders çalışmış sonrasında ise akademisyeninden öğrencisine herkese doyurucu bilgiler vermişlerdi. Doğruluğu tartışılsa da derslerine iyi çalıştıkları inkar edilemez. Avcı'nın ise henüz bir ekip oluşturamamış olması en büyük handikapıdır.

Ömer Dinçer sonrası hiçbir bürokratın yerinin değiştirilmemiş olması tüm sorumluluğun Dinçer'in şahsına yüklenmesi gibi bir yanlış anlaşılmaya neden olacağı gibi, milli eğitimde acaba yeniden otomatik bir pilot mu kuruldu sorusunu da gündeme getirecektir.

Bizim nacizane tavsiyemiz sayın Avcı'nın dersini iyi çalışmış, eğitimin özünden gelen, dinamik ve iletişime açık kişilerden acil bir çalışma ekibi oluşturması, Ömer Dinçer döneminden kalma tüm bürokratları değişitirerek eğitimci kişileri göreve getirmesi olacaktır.memurdan net